Mini Eatery

2015 yılının sonlarında Yeditepe Üniversitesi Gastronomi Bölümü mezunu Naz ve Emre’nin kurduğu Mini Eatery mütevazı bir burger bar. Amerika’da yaygın olan küçük burger veya sandviç anlamına gelen  “slider” burger çeşitlerine müthiş lezzetli yorumlarını katarak sevenleriyle buluşturuyorlar.

Girişimci ortaklar hem Türkiye’de hem yurt dışında iyi restoranlarda deneyim sahibi olduktan sonra Mini Eatery’i açmışlar. Aslında akıllarında daha büyük bir yer açmak varken, Moda’da Caferağa’nın ortasında, Zeplin, Ayı, Fil gibi birçok mekanın kesiştiği yerde, eskiden eczane olan bu mekanı bulmuşlar. Üç işlek caddenin köşesinde bulunan dükkanı görünce fikirleri değişmiş. Küçük burger yapan yer Türkiye’de yok, yurtdışında ise çok az. Ortaklardan Emre büyük burger yemeyi sevmediği için onlar da bu fikrin üzerine gitmişler ve kendi minik burger reçetelerini geliştirmişler. Aslında oldukça doğru bir yaklaşım, büyük burgerleri yemek hem zor, hem de riskli. Neden mi riskli? Çünkü yalnızca bir tane yeme hakkınız var, hem de hemen soğuyor. Oysa minik minik birkaç tanesinin tadına tazeyken bakmak çok daha eğlenceli bir aktivite!

Mini Eatery

Son yıllarda birçok mekan menüsüne üçlü mini burger seçeneğini ekliyor. Ancak çoğunda koca ekmeğin içinde küçücük bir köfte topuyla karşılaşmanız muhtemel. Tıpkı iyi restoranların 500 kişiye yemek verince kalitesini düşürmesi gibi, burgercilerin de bildikleri ve alıştıkları ölçüde burger yapmaları gerekiyor. Yani olay tamamen elin ayarı, tencerenin büyüklüğü ve alışkanlıktan ibaret. Aynı burgeri mini yapınca ne yazık ki aynı tada ulaşılamıyor. Fakat, Mini Eatery olayı tamamen farklı. Burgerlerin hepsi minik ve lezzet hep ayarında. Minik ama, bir tanesi bile yanında yan ürünle beraber gayet doyurucu!

Mini Eatery

Burgerler gibi dükkan da minik. Taksim’de bir ıslak hamburgerci kadar ayaküstü değil ama çabuk çabuk leziz burgerleri hüpletip yola devam etmelik bir konsept. Neredeyse tamamı cam olan köşe dükkandan içeri girdiğinizde seramik duvarları ile mutfak tam karşınızda kalıyor, cam bölme ile oturulan kısımdan ayrılmış. Ortada kocaman bir paylaşım masası, duvar kenarlarında ise mermerden banko ve bar tabureleri var. İşletme Müdürü Yiğit Bey, şefler, mutfak ekibi, kısaca tüm çalışanlar o kadar güler yüzlü ve sıcak ki, enerjileri minicik dükkandan taşıyor. Tabi enerji yüksek olunca ortaya çıkan lezzetler de minicik burgerlerden taşıyor!

Menüde 8 çeşit burger var. Hepsinde 70 gr et var, yalnızca Bonfile Burger’de 50 gr bonfile bulunuyor. Yani, minik ama bir tanesi bile oldukça doyurucu. Ayrıca menüde hem Vegan hem de Vejetaryen Burger seçenekleri var. İstanbul’da vegan burger yapan yere rastlamak çok kolay değil, bu konuda da oldukça hassas olduklarını ilettiler. Soğan halkasını bile veganlara sunmuyorlarmış çünkü sosunun içinde binde bir oranında balık bulunuyormuş. Vegan ve Vejetaryen Burger de birbirinden köfte, ekmek ve içerik olarak ayrışıyor; özellikle yumurta detayından ötürü. Vegan burger olması oldukça ilgimi çekse de ilk hakkımı etli burgerlerden yana kullandım ama bir sonraki gelişimde kesinlikle deneyeceğim.

Mini Eatery

Tattıklarımdan Mini House Burger’in içinde ev yapımı tatlı ve acı sos, burger peyniri, karamelize soğan vardı. Sosu acıdan ziyade daha tatlıydı ve çok beğendim. İlk defa deneyeceklere kesinlikle öneririm. İkinci burger hakkımı Fümeburger’den yana kullandım. Onun da içinde füme et, burger peyniri ve karamelize soğan vardı. Burgeri tek elinizle altından ve üstünden tutup, hafifçe sıktığınızda köftesinden su süzülüyorsa o iyi bir burger adayıdır. Mini Eatery’de yediğim burgerler küçük olmasına rağmen suyu süzülüyordu, tatları da bu görüntüyü destekledi. İşte tüm mesele ayarda ve reçetede!

Denemediğim fakat listeye aldığım diğer burgerlerden Şamburger; fıstıklı ve maydonozlu sos ile hazırlanıyor. Hafif acı sevenlere Acıburger öneriliyor. Sosunun içinde 4-5 çeşit biber var.

Mini Eatery

Yan ürünlerden Kızarmış Keçi Peyniri’ni çok beğendim. Ayrıca Croquetas, yani beşamel soslu ve dana jambonlu kızarmış toplar da çok orijinaldi. Fakat yan ürünlerde şampiyon kesinlikle ve kesinlikle Soğan Halkası’ydı. İlk başta yediğimde anason tadı aldım, ancak rezene olduğunu öğrendim. Zaten rezeneyi halkalara yapışık olarak da görüyorsunuz. Soğan halkası aynen soğan görünümünde, ev yapımı ve müthiş lezzetli. Buraya sırf soğan halkası için gelinir desem, abartmış olmam. Ekmeği dahi kendi reçeteleriyle üretiyorlar. Mekana sadece patates dondurulmuş olarak geliyor. Onun da nedeni yer kısıtı diye tahmin ediyorum. Mutfak her sabah 8.30’da hazırlıklara başlıyor ve mutfağın tamamı sadece birkaç adım büyüklüğünde. Bir yandan da insanda evinde kendi mutfağının önünde yemek yiyormuş hissi uyandırıyor. Mekan o kadar ufak ki, burada yeni lezzetler deneyemediklerinden kurucuları yeni bir imalathane arayışına girmişler. Böylelikle atölyelerinde daha muhteşem burgerler icat edip bizimle paylaşacaklar! Yine de menüde az çeşit olması çok güzel bir özellik, bunu kesinlikle bozmamak lazım. Zaten işletme de aynen bu şekilde düşünüyor. Yalnızca 1-2 tatlı ekleme durumları varmış.

Mini Eatery

Mini Eatery menüsü az, öz ve eğlenceli. Fiyatların düşük olması cazip görünüyor, tabi bu göreceli bir kavram. Beş tane yiyen için o kadar cazip olmayabilir, ancak 5 tane burger yemenin de çok iddialı olduğunu belirtmek gerek. Zaten burgerin yanında söyleyeceğiniz yan ürünler ile az bir bütçe ile butik burger lezzetine doyabiliyorsunuz.

Tepsi kağıdı, pipet, peçete, minik atıştırmalık kutuları ve burger kağıdının hepsi mekana özel, Mini Eatery logolu. Ye-çık modeli olduğu için trafik hızlı, sirkülasyon yüksek. Her gün öğlen 12’de açılıyor hafta içi gece 12, Cuma ve Cumartesi günleri ise gece 2.30’de kapanıyor. Alkol yok, ancak civardaki publarda bira ve burger keyfi yapmak isteyenlere servis sağlayabiliyorlar. Eve servis Kadıköy bölgesinde var, ancak lezzeti korumak için kısıtlı bir bölgede servis yapıyorlar. Kadıköy civarında oturmuyorsanız buraya gelip lezzeti yerinde tatmanız şart!

Mini Eatery Adres: Caferağa Mah. Moda Cad. No:55, 34710 Kadıköy, İstanbul

Mini Eatery Telefon: 0 216 336 59 99

Madem konuyu yemekten açtık, yine yemekten devam edelim. Bu sefer adres: İtalya!

Önceki YazıSonraki Yazı