“Kült masallar” diye tabir edilen masalların; küçüklüğümüzden beri dinlediğimiz, okuduğumuz, seyrettiğimiz; Kırmızı Başlıklı Kız, Külkedisi, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, Pinokyo’nun dışında ve onlardan farklı olarak başka bir bilinçle yazılmış, içinde bir felsefe barındıran, evrensel, her yaşa hitap eden ve her yaşa bir mesajı olan özellikleri vardır. Bazı masalları, yetişkin iken okumakla küçük yaşta okumak arasında zihinde yaratacağı etki ve karakter oluşumuna katkısı bakımından çok büyük fark olduğunu düşünüyorum. Bahsetmek istediğim çocuk hikayelerinin, tek kelime ya da cümle ile özetlenebilecek bir mesajı değil, belirli bir felsefe ile yazılmış, büyüklere ayrı küçüklere ayrı ulaşacak birden fazla önerme içeren mesajları var. Bu yüzden bunları yalnızca çocuk masalları olarak düşünmemek, eğitici hikayeler olarak değerlendirmek gerekir.
Eğitici & Öğretici Çocuk Masalları
Çocuk masalları deyince akla ilk gelenlerden biri, Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılmış, ve 1943’te yayımlanan Küçük Prens bana göre. Ben Küçük Prens kitabı ile 20’li yaşlarımda tanıştım örneğin. Bu, geç bir yaştı öyle güzel bir masalı okumak için. Küçükken okusaydım zihnime bırakacağı izler ve kişiliğime katacağı şeyler epey fazla olabilirdi diye düşünmüştüm ilk okuduğumda.
Pinokyo bize, “Yalan söylersen burnun uzar.” der. Pinokyo masalında yalan söyleyen hiçbir büyüğün burnu uzamaz mesela. Ve çocuk sanır ki büyükler hiç yalan söylemez, çocukken yalan söylersen de bunun bir bedeli vardır: ‘Burnun uzar’. Büyükler yalansızdır. Bir çocuk, büyüdükçe ve yalan söylemek durumunda kaldıkça ilk anda tabi ki aklına, geçmişinde okuduğu ‘dürüst ol’ mesajlı bu masallar gelmeyecektir. Ancak bilinçaltı öyle değildir, su yüzüne çıkmasa da çok derinlerde küçükken okuduğumuz o masalların izlerini taşır, masal hatırlanır ve o an yaşadığı şeyler arasındaki çelişki çocuğu hayata dair hayal kırıklıklarına sürükler ve sonra masallardan bildiği “İyiler mutlaka kazanır.” önermesi doğruluğunu yitirmeye başlar.
Masallar bunu temenni eder fakat dünya ne yazık ki öyle bir yer değildir.
Kırmızı Başlıklı Kız keza öyle. İyilik yapmaya çalışırken kötülük bulan küçük bir kızdır o. Bu masal çocuklara ‘güvenme’ der. Ama gerçek hayatta kimseye güvenmemek, bir mutsuzluk sebebidir. Kimseye güvenmeden yaşamak neredeyse imkansızdır, iyi olmayan sonuçları vardır.
Hilebaz ve tekinsiz olarak tasvir edilen tilki Küçük Prens’in en iyi dostudur oysa. Yabancılardan çok şey öğrenebileceğimizi anlatır Küçük Prens bize bu yolla.
Küçük Prens, Küçük Kara Balık, Martı Jonathan Livingston gibi kitaplar çocuklara nasıl iyi birer yetişkin olmaları gerektiğini, kötü bir yetişkinin neler yaptığını daha eleştirel ve gerçekçi bir dille anlatır, yetişkinlere de nasıl iyi birer insan olacakları konusunda hatırlatmalar yapar.
“Başkalarından önce kendini yargıla.” der Küçük Prens. “Kibirli olma!” der. Üstelik bunları derken büyükanne kılığına girmiş kurt figürü kullanmaz mesela, bazı şeylerin çocukların aklında kalmasını sağlamak için aslında bu tür hayali şeylere ihtiyacı olmadığını söylemiş olur biz yetişkinlere de. Öcüler yoktur, gulyabaniler, devler, cinler… “Kötülük; bu dünyadan, canlılardan ve kendi türümüzden gelebilir.” demek ister. Sahip olmayı, sorumlulukları, sabır göstermeyi hem büyüklere hem küçüklere anlatır. En anlamlı sözü ise bana göre “Gözler kördür, yüreğiyle bakmalı insan.” sözüdür.
İranlı yazar Samed Behrengi’nin eserlerinden biri olan Küçük Kara Balık masalı ise kararlı olmayı anlatır, hayalleri ve yapmak istedikleri için mücadeleyi, yolundan caymamayı anlatır çocuklara… “Hep düşünmek, hep düşünmek gerekmez. Yola çıkınca korkunuz mutlaka geçer.” der. Kara Balık’a göre hayat yalnızca yemek, uyumak, dünya sandığı bir gölde yaşamak değildir.
Amerikalı yazar Richard Bach’in Martı Jonathan Livingston’u ise hürriyetin simgesidir. “Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz, uçmayı öğrenebiliriz.” der diğer martılara. “Oldukça basit şeylerden söz ediyordu Jonathan; uçmak bir martının en doğal hakkı, özgürlük onun doğasında var ve bu özgürlüğü engelleyecek ne varsa tümü bir kenara bırakılmalıdır.” der bunu hayata yeni başlayan çocuklara ve onların büyüklerine.
Aynı şeyi her okuduğunda farklı şeyler öğrenmenin büyüsünü taşır bu küçük kahramanlarımızın masalları. Aslına bakarsanız çocuklara dair her şey gibi masallar da biz yetişkinlere ait her şeyden güzeldir. Çünkü bizler büyüdükçe gerçekleri görmeyi, sorgulamayı, düşünmeyi, kalbimiz ile bakmayı, kalbe doğanı dosdoğru söylemeyi unuturuz. Onların dünyasında bu değerlerin tümü henüz yeni yeşeriyorken bu masalların o fidanlara katkısı harika olacaktır.