Yasaklar şehri, yasaklar başkenti, yasaklar ülkesi… Tek başına tüm bu sıfatlara sahip olan bu kusursuz ada ülkesine hep birlikte “Merhaba” diyelim. :) Balayı turumuzun son 3 gününü böylesine müthiş bir yerde geçirmenin keyfi paha biçilemezdi. Tekrar gider miyim? Kesinlikle!
Singapur’a ulaşım için en kolay yoldan başlayalım “Singapur Airlines”. Dünya çapında 5 yıldıza ve belirli bir standarda sahip olan bu havayolu şirketi ile uçmaktan asla pişman olmayacaksınız. Hosteslerinin güler yüzlülüğünden bıkma durumuna bile gelebilirsiniz. Türk Hava Yolları ile yarışır durumda olduğunu ve fiyatlarının da kalitesinden dolayı pek de ucuz olmadığını söylemeden geçemeyeceğim. Zaman zaman çok iyi kampanyalar da yapan Singapur Airlines, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan her gün düzenli olarak Singapur’a uçuyor. Tabii erken alınan uçak biletleri ve kampanyaları kovalamak da sizlerin görevi. Vizeniz ise yok : ) Şaşırdınız değil mi? Buradan sizlere temiz, konforlu, rahat, sadece yurt dışı çıkış vergisini ödediğiniz ve rötarsız uçuşlar diliyorum…
Alışık olduğumuz diğer Asya ülkelerine kıyasladığımızda Singapur apayrı bir yere sahiptir. Bu kadar düzenin ve temizliğin bir arada bulunduğu bir ülke emin olun hiçbir yerde bulamayacaksınız. Adeta yasakları delip rahatlamanın peşine bile düşebilirsiniz. :) Kırmızı ışıkta geçmek, sigara izmariti atmak, dahası sigarayı izin verilen alanlar dışında içmek, kuşları beslemek, otobüslerde yemek yiyip-içmek, yerlere çöp atmak, sakız satışı yapmak hatta ülkeye sakız sokmak bunlardan sadece birkaçı. Evet yanlış duymadınız ülkede sakız satışı yasak. Tertemiz sokakların kirlenmemesi ve kuşların ölmemesi adına. Yasakları delmenin de bedeli yüksek para cezaları olarak karşınıza çıkıyor. Miktar 1000 Singapur doları kadarcık. :D Trafik de bizim ülkemizdeki gibi sağdan değil, soldan akıyor. Aman karşıya geçerken dikkat!
Muazzam güzellik ve büyüklükteki Changi havalimanına indiğinizde gözlerinize inanamayacaksınız. Her yerde bulunan botanik bahçeler, konsept tasarımlar, dünya çapındaki markalar, 0 Türk lirasına çalışan süresiz masaj koltukları, ücretsiz internet ve bilgisayarlarla dolu alanlar, evinizden bile temiz bulacağınız lavabo ve WC temizliği, terminaller arası tren seferleri ve dahası… Dünyanın en güzel 2. havaalanı olması şaşırtıcı olmasa gerek. Beni en çok etkileyen kesinlikle masaj koltuklarıydı. Yaklaşık 11 saatlik bir uçuşun ardından ayaklarımın rahatlığını bir düşünün. :D He bir de unutmadan şayet WC’ye girerseniz çıkmadan ekranlardan puan vermeyi de unutmayın.
Singapur, 4 mevsim havanın güneşli ve nemli olduğu tropikal bir iklime sahiptir. Burada insanlar soğuk ve kar kelimelerinin anlamlarını dahi bilmiyorlar. Öyle ki kapalı herhangi bir alana girdiğiniz anda klimaların azizliğine de uğrayabilirsiniz. Dışarısı ne kadar nemliyse, içerisi de bir o kadar soğuk :) Sempatiklikleriyle çekik gözlülerin Tayland’dan sonra en tatlıları ve çalışkanları yaşıyor burada. Caddeler-yollar çok geniş ve dahası yemyeşil çevre düzenlemeleriyle mükemmel. Birçok lüks arabayı her an her yerde görebileceğiniz gibi bisikletleriyle ve yürüyerek işe gidenlerin sayısı da oldukça fazla. Taksi ise bu kadar lükslüğün yanında inanın çok ucuz kalıyor.
Orchard Road… Yanlış duymadınız Singapur’un en büyük, en meşhur alışveriş, eğlence ve gezi caddesi. Paris’in “Champ Elysee”si, NewYork’ın “5th Avenue”si ne ise Singapur’un da “Orchard Road”u aynı şekilde. Burada dilediğiniz gibi alışveriş yapabilir, tax freesini (vergi iadesi) de geri alabilirsiniz. Metroya “MRT” diyorlar. Metro ağı Singapur’da oldukça gelişmiş olmakla birlikte metroya sadece bir kere bindim inanın. Mesafeleri çok uzun olan yerler değil, e tabi benim gibi gezip şehri baştan aşağı keşfetmek istiyorsanız zaten metroya binmenize gerek bile kalmayacak. Otobüse binmek isterseniz orada da dikkat etmeniz gereken nokta asla para üstü vermiyorlar. Ona göre :D. Orchard caddesini kaç kere gidip geldim bilemiyorum, onu ancak ayaklarıma sorabiliriz. Bu arada cadde 2 küsur kilometre. İlk durağımız tabi ki otelimizin de bulunduğu Orchard caddesindeki “Orchard Parade”. Konumu, güzelliği, kolaylığı ve birçok pozitif yönüyle bu oteli sizlere kesinlikle önerebilirim. Otele rezervasyonu için n11.com’u ziyaret edebilir kampanyalardan da yararlanabilirsiniz.
Orchard caddesinde sayısız alışveriş merkezi bulunuyor öyle ki 2-3 binada farklı bir alışveriş merkezine rastlıyorsunuz. Döviz ofisleri de oldukça yaygın. Burada dolar ya da euronuzu öncelikle Singapur dolarına çevirmeniz gerekiyor ki tatiliniz başlasın. Dünyaca ünlü markaları ve Türkiye’de bulamayacağınız bazı mağazaları burada kolaylıkla bulabiliyorsunuz. Ünlü restoranlar ve damak tadına uygun birçok ülkenin lezzetleri keşfedilmeyi bekliyor. Yalnız söylemeden edemeyeceğim Singapur epeyce pahalı bir ülke.
Plana dahil ettiğimiz birçok yer vardı ve bunlardan bazılarına otelin info deskinden yararlanarak biletlerini indirimli fiyattan aldık. İşte bunlardan ilki geliyor “Night Safari”. Türkçesiyle Gece Safarisi. Heyecanı bol, atraksiyonu da oldukça yüksek. Night Safari şehrin epeyce dışında yer alıyor, oraya maalesef metro ya da yürüyerek gitmek de pek mümkün değil. Biletini satın alırken servisini de almış oluyorsunuz. Bu servislerin kalkış ve dönüş saatleri belli. Çünkü safari park gece belirli bir saate kadar açık ve belirli saatlerde çok farklı gösterilerde sunmakta seyircilere. Gece safarisine ateşli gösteriler eşliğinde ya da “Singapore Zoo”ya girerek başlıyorsunuz. Singapore Zoo’ya isterseniz karanlıkta yürüyüş yollarını takip ederek yaya olarak, isterseniz de minik ve her tarafı açık tram dedikleri tramvaya benzer bir taşıta binerek geziyorsunuz. Her türlü hayvanla özellikle de yırtıcı olanlarıyla hiçbir tel örgü olmadan doğada baş başa kalmak ürkütücü geldiğinden benim tercihim tramvaya binmekti. Aslanlarla birkaç metre ötede selamlaşıp yoluma nasıl devam edecektim yoksa :D Aklınıza gelebilecek her türlü hayvanla o kadar yakından ve gecenin bir vakti ormanın ortasında karşılaşıyorsunuz ki korkmamak elde değil. Sonrasında ise maymunların, yılanların, kurtların birkaç metre öteden savunmasız gösterilerini seyrediyorsunuz.
İkinci durağım hayal ettiğimden de fazlasını bulduğum eğlencenin merkezi “Sentosa Island”. Muhtemelen gördüğüm ve görebilecek olduğum en muntazam düzene sahip bir ada. Tüm trafiği yerin altından işleterek biçimlendirilmiş olan adaya ulaşım teleferik ya da şehrin merkezi ile arasına yapılan köprü sayesinde yapılmaktadır. Otobüs ile ulaştığım adaya teleferik ile de ulaşmak mümkün; ve manzara istiyorsanız direkt teleferiğe yönlenin derim. Yerin altı adeta Türkiye’deki şehir otogarlarının düzenli hali. Tüm araçların park yerleri belli ve sıkışıklık söz konusu dahi olmuyor. Trafik mi o da ne?
Yukarıya yani karaya adım attığınızda Singapur’un simgesi olan Merlion Aslanı’nın bir örneğini ve aslı Los Angeles’da da bulunan “Universal Studio”ların da bir benzeri ile karşılaşıyorsunuz. Los Angeles’da gittiğimden Singapur’dakine girmemin gerek olmadığını öğrenmiştim gitmeden önce. Tabi en iyisine girince buradaki pek de ilgimi çekmedi. Adada birçok aktivite mevcut, kendinizi Survivor’da bile hissedebilirsiniz. Bindiğiniz müthiş parkurlardaki araba yarışları, atlayışlar, yağmur ormanları, yapay dalga havuzlar, kumlu birkaç güzel plajı ve daha niceleri. Tabi bunlar için biraz kuyrukta beklemeyi de göze almalısınız. Birkaç saatçik kadar… Adanın içinde ayrıca birçok yemek yeme yerleri ve büyük de bir kumarhane buluyor. Merak ediyorsanız evet kumarhaneye girdik ve şansımızı denedik. Sonuç? Tabi kazandıklarımızı da kaybettik.
Sırada otelimize de yürüme mesafesinde olan Singapur’un ve hatta dünyada eşi benzeri olmadığını düşündüğüm en güzel botanik bahçesine adım atıyoruz. Dünya’nın da en güzel botanik bahçelerinden “Botanic Garden”. Burası öyle muhteşem bir yer ki dünyada tek olma özelliğini taşıyor. Fotoğraflardan da anlaşılacağı gibi.
Orkide severler sizi buraya alalım. İşte karşınızda “National Orchid Garden” (Ulusal Orkide Bahçesi). Sayısız, rengarenk orkide çeşidinin bulunduğu bu kısımda botanik bahçesinin içinde konumlanıyor ve çok fazla sayıda turist çekiyor. Çıkıştaki mağazadan gerçek orkideleri barındıran takılardan da almadan dönmeyin derim.
Singapur’un bir diğer botanik bahçesi de “Gardens By The Bay” ve “Super Tree Grove”. Bu park Singapur’un meşhur simgesi haline gelen “Marina Bay Sands” otelinin hemen karşısında yer alıyor. Ve park doğu, güney ve merkez olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Buraya en azından 2-3 saatinizi ayırmanız gerekiyor ki bu bahçeleri gezebilin; çeşit çeşit selfielerinizi konuşturun. Düşünün ki egzotik ve rengarenk botanik bahçelerinden ne profil fotoğrafları çıkar :D
Singapur öyle bir ada ülkesi ki birçok milletten insanların yaşadığı etnik kültürü de gözler önüne seriyor. Yıllar öncesinden buraya kurulan China Town (Çin Mahallesi) ve Little India (Hint Mahallesi) bunlara en güzel örnek. Bu mahallelerde birkaç tur atabilir, size ilginç gelen kıyafet ya da eşyalardan satın alabilirsiniz. Çeşit çeşit çarşılar ve alışveriş yapabileceğiniz dükkanlar mevcut. Hint mahallesindeki binaların mimari yapıları ve Çin mahallesindeki binaların rengarenk oluşları eminim dikkatinizi çekecektir. Hint Mahallesi benim daha çok ilgimi çekmişti söylemeden edemeyeceğim.
Singapur’un merkezinde yer alan Marina meydanı, ki burası kafe ve restoranlarla dolu denizin kenarına konumlanmış bir alandı. Tabii meşhur Merlion parkında bulunan yarı aslan yarı denizkızı olan “Merlion” heykelini de görmek isteyenler sizi buraya alalım. Kısaca Singapur Aslanı karşınızda.
“Marina Bay Sands” Singapur denince birçok insanın aklına gelen ilk simgelerden olma özelliğini yıllar sonra da koruyacak gibi geliyor bana. Üç gökdelen otel-rezidans-ofis ve seyir terasından oluşan; içerisinde kocaman bir alışveriş merkezi bulunan ve terasında bahçe, sonsuzluk, havuz, restoranı olan bu muhteşem otelde konaklamadık fakat seyir terasına çıktık tabi ki. Terasa “Sands Sky Park” yani “Sands Gökyüzü Parkı” adı verilmiş. Sands Sky Park’a çıkmadan ve havuzuna girmeden dönmeyin derim. 360 derece müthiş bir Singapur manzarasına sahip.
Ve Singapore Flyer! Tabi ki bindim, tabi ki başım döndü; binmesem olmazdı :). Dünya’nın en büyüklerinden olduğu söyleniyor bu devasa büyüklükteki dönme dolabın. En büyüğünü de gördüm LasVegas’da ama yalnız oluşum, yükseklik korkum, kendisini benden mahrum bıraktı. Raffles Avenue’da bulunan Singapore Flyer’a binmek isterseniz bir tam tur 30 dakika sürüyor. Yemekli ya da içkili, romantik bir ortam tercih ederseniz de özel kamaranızdaki yolculuğunuz tam 1 saat sürmektedir. Hava kararmadan binerseniz hem gündüz, hem de gece şehri görmeniz mümkün olabiliyor. Biliyorsunuz bu güzel ülkenin manzarası gündüz güzel iken gece ışıklarıyla daha bir müthiş hale geliyor.
Bu güzel seyahatin inceliklerini burada sonlandırıyorken hepinize Singapurlu günler diliyorum. Bu ülkenin deneyimlerini mutlaka yaşayın. Yaşamak, okumaktan çok daha ötesi inanın. Fotoğraflar kendi ürünüm olup daha güzellerini sizlerin çekmesini diliyorum; varsa siz de yorum bölümünde Singapur anılarınızı bizimle paylaşabilirsiniz.