Penang, denize girilemeyen bir ada olmasına ragmen Malezya’nın en güzel, en eğlenceli yeri. Nüfusu ağırlıklı olarak Çinli Malezyalılardan oluşuyor. Malezya’nın finans merkezlerinden biri, hatta Kuala Lumpur’dan sonra ikinci büyük şehri.
Penang’ı farklı kılan özelliği Malezya’nın yemek cenneti olması ve Georgetown bölgesindeki duvar resimleri.
Malezya’nın neresine giderseniz gidin mutlaka bir yemeğin “Penang usulü” adıyla satıldığını görürsünüz. Bu yemeklerden en ünlüsü noodle, etli bir sos ve yeşilliklerle yapılan “laksa”. Penang’ın en ünlü laksası ise bir pazarda satılıyor. Şimdilerinde 80’lerinde olan iki kız kardeş yaklaşık 50 yıldan beri bu yemeği yapıp satıyorlar. Mutlaka denenesi.
2012 yılında Penang belediye meclisi, Georgetown Kültür Festivali kapsamında şehre bir güzellik getirsin diye Ernest Zachaveric isimli Litvanyalı sanatçıyı Penang’a çağırmış ve Georgetown bölgesine duvar resimleri yapmasını istemiş. Sanatçı 6 tane duvar resmi yapmış. Bu resimlerde insan çizimlerine ek olarak günlük hayatta kullanılan bisiklet, motosiktet gibi nesneleri monte ederek üc boyutlu harikalar yaratmış. Sonra da şehrin geri kalanına yayılmış bu çalışmalar. Günümüzde Georgetown bölgesi UNESCO Dünya Mirası listesinde yerini almış durumda.
Georgetown bölgesinde elinde haritayla ara sokakları adım adım keşfeden pek çok insanla karşılaşmak mümkün. Gün boyu o duvardan bu duvara koştururken güneş çarpması da çok olası tabi!
Georgetown sokakları sadece duvar resimleri sayesinde değil, birbirinden şirin kafeleri ve hediyelik eşya dükkanları sayesinde çok estetik ve keyifli. Bir de sokakları domine eden bisikletliler, dekor olarak kullanılan eski tip bisikletler eklenince kısa sürede aşık olunabilecek bir yer çıkmış ortaya. Hayat sakin, sessiz ve estetik…
Duvar resimlerini gezerken fazlasıyla yanan bünyeyi serinletmek içinse denenebilecek en güzel şey 60’lı yılların sistemiyle yapılan top şeklinde buz dondurma. Kocaman buz kalıplarını rendeleyip kar haline getiriyorlar. Bu karlardan da kocaman bir top oluştrup bu topu istediğiniz aromalı şurupla tatlandırıyorlar.
Penang’daki enteresan yerlerden biri de Clan Jetties adlı mahalleler. Bu mahalleler iskeleler üzerine kurulmuş. İçlerinden bir tanesi iyice turistik olmuş, kafeler, dükkanlar açılmış ama diğerlerinde normal hayat devam ediyor. Buraya eski yıllarda Çin’in değişik köylerinden insanlar getirip yerleştirilmiş. Onlar da daha çok iskelelere yanaşan teknelerdeki yükleri taşıyarak hayatlarını sürdürmüşler. Karada yaşamadıkları için de onlara bir imtiyaz sağlanmış. Vergi vermiyorlar!
Kaçırılmaması gereken yerlerden biri de Penang Hill. Tepeye fünikülerle çıkılabiliyor. Yukarı çıkanları ise güzel bir şehir manzarası ve hoş bir yürüyüş rotası bekliyor. Yürüyüşün sonuna kadar dayananlar “Monkey Cup” bahçesine ulaşıyor. Monkey cup, böcek yiyen bir bitki çeşidi. İçinde asitli bir sıvı var. Bu sıvıya düşen böcekler eriyorlar ve bitki de böcekleri tüketiyor. Monkey cup denmesinin sebebi ise maymunların bu bitkideki suları içmesi. Bu sıvının göğüs kanserine iyi geldiğine inanlıyor. Bahçeye gelenlere de içiriyorlar.
Fünikülerle çıkılabilen başka bir yer de Kek Lok Si Temple. Bu tapınakta Malezya’nın en büyük pagodasını görebilirsiniz.
“Adaya geldik, bir plaj da görmeyelim mi?” diyenlere önerim ise Teluk Mubar bölgesine gitmeleri. Burada az da olsa denize giren insan oluyor ama denizin çok da temiz olduğu söylenemez. Girilmese daha iyi yani.
Burada denizin hemen kenarında, hatta kumların üstündeki masalarda yemek yenebilecek balık lokantaları var. Fiyatlar da özellikle Türkiye’deki balık lokantalarıyla karşılaştırılınca oldukça ucuz.
Malezya’ya gelip ilk günlerini Kuala Lumpur’un keşmekeşinde geçirenler için Penang müthiş bir rahatlama imkanı sunacaktır.
Sizin de Malezya hakkında fikirleriniz varsa yorum bölümünde bizimle paylaşmayı unutmayın. :)