Santiago: Türkler İçin Ayrı Önemi Olan Başkent

Santiago

Santiago, Şili’nin başkenti. Asıl adı Santiago de Chile aslında. And Dağları’nın eteklerine kurulmuş oldukça etkileyici bir şehir. Metro ağı, temiz ve geniş bulvarları, görkemli binaları ile tam bir başkent. Türkler için de ayrı bir önem taşıyor bu başkent. Atatürk’e ayrılmış bir park ve bu parkta bir Atatürk rölyefi var. Santiago’ya gittiğinizde ilk durak olarak burayı seçebilirsiniz.

Atatürk Büstü

Şehirde gezecek çok yer var ama Şili’yi ve tarihini anlamak için öncelikli olarak gezilecek yerlerden biri Palacio de Moneda yani Para Sarayı. Şili’nin darbelerle dolu kanlı bir tarihi var. 1973 yılında General Pinochet önderliğinde başlayan darbe sırasında o dönem Başkanlık sarayı olan Palacio de Moneda ağır bir şekilde bombalanıyor. Dışarı çıkmayı reddeden devlet başkanı Salvador Allende binada kalıyor, bir radyo konuşması ile halkına veda ediyor ve Fidel Castro’nun hediye ettiği silahla intihar ediyor. Şimdilerde Palacio de Moneda’yı müze olarak gezmek mümkün. Önceden rezervasyon yapılması gerekiyor.

Palacio de Moneda

Tüm Güney Amerika’nın tarihi Kristof Kolomb’la değişiyor. Kolomb öncesi döneme ait tarihi eserleri görmek isterseniz Museo Chileno de Arte Pre-Colombino’ya uğrayabilirsiniz. Inca, Maya ve Olmec uygarlıklarına ait pek çok eser burada sergileniyor. En önemli parçası ise tarihi Mısır mumyalarından bile eskilere dayanan mumyalar.

Mumya

Bu kadar tarih yeter diyorsanız eğer kendinizi Bellavista semtine atıp buradaki hoş restoran ve kafelerde vakit geçirebilirsiniz. Dinlendikten sonra ise ünlü şair Pablo Neruda’nın evi “La Chascona”ya uğramanızı öneririm.

Bellavista

Pablo Neruda çok ince ayrıntılara dikkat ederek tasarlamış bu evi. Ev, bir gemi şeklinde. Yemek odasının camları bir gemideki gibi yuvarlak mesela. Evin odalarından bir tanesinin zemini eğimli yapılmış. Aslında bu bir tasarım hatasıyken Pablo Neruda krizi fırsata çevirip odayı dalgalı bir denizde ilerleyen bir gemiye benzetmiş. Ev ismini evde yaşadığı yıllardaki sevgilisi Matilde Urrutia’nin kıvırcık, kabarık saçlarından almış.

Neruda'nın Evi

Müze sonrasında rotanıza Cerro San Cristobal’I yani San Cristobal Tepesi’ni ekleyebilirsiniz. Burada şehre tepeden bakabilir, bulutsuz bir hava varsa And Dağları’nı görebilirsiniz. Yukarıya kısa bir trekkingle ulaşabilirsiniz, yorulmak istemeyenler için ise zirveye çıkmak için kullanabilecekleri füniküler mevcut. Zirvede inananların mum yakıp dua okudukları bir azize heykeli var. Aşağıya inerken de pek çok hediyelik eşya dükkanı bulabilirsiniz. Burada kaynamış buydağla karışık kayısı hoşafı olan “mote con huasillo”nun tadına da bakabilirsiniz.

Cerro San Cristobal

Günün temposundan yorulunca mola verilebilecek keyifli yerlerden bir diğeri ise Plaza de Armas. Her ne kadar Silah Meydanı gibi çok ciddi bir ada sahip olsa da şimdilerde ağırlıklı olarak fast foodcu olan bir sürü restorana ev sahipliği yapıyor. Onun dışında sokak ressamları, baloncular, sokak şovları yapan sanatçılarla dolu bu meydan. Gittiğinizde fast foodcularda satılan hot dogların adlarına dikkat edin. İsmini aldıkları ülkenin bayrağının renginde sos içeriyor bu sandviçler. Örneğin Italiano’da yeşil avocado sosu, beyaz mayonez ve kırmızı domates oluyor. Viannese’de kırmızı domates ve beyaz mayonez var. ☺
Bu kadar yeri nasıl gezerim diye düşünmeyin şehirde iyi işleyen bir metro ağı var. Metro istasyonlarının bazıları sanat eseri gibi. Metronun alışkın olduğumuz diğer metrolardan farkı ise lastik tekerleklere sahip olması. Metro kullandığınızda bu ayrıntıya dikkat edin mutlaka.

Metro

Santiago düzenli yapısı, rahatlığı, diğer Güney Amerika şehirlerine oranla çok daha güvenli olması ve cana yakın insanları ile kısa sürede kendini sevdirecek bir şehir.

Sizin de Santiago hakkında görüşleriniz ve düşünceleriniz varsa yorum bölümünde bizimle paylaşmayı unutmayın. :)

 

Şili’nin kültür başkenti olan Valparasio hakkında daha detaylı bilgilerin yer aldığı yazımızı okumak için tıklayın!

Önceki YazıSonraki Yazı