Birçoğumuz sanat akımları hakkında, çok emin olmamakla birlikte az çok bilgi sahibiyizdir. Hangi sanatçının hangi akımın öncüsü olduğu, o akımın taşıdığı özellikler gibi tüm detayları bilmesek de kıyısından köşesinden bir şeyler biliyoruzdur. Bu yazımda sizlerle sanat akımları ve temsilcilerini, bir sanat dalının yapılış şekli ve özellikleri itibariyle -örneğin, bir tabloya baktığınızda bunu hangi ressamın çizmiş olabileceği hakkında- fikir yürütebilecek kadar yorum yapabilmenin yollarını paylaşmak istedim. Keyifli okumalar!
Sanat Akımları ve Temsilcileri
Sanat akımları ortaya çıkış nedenleri ait oldukları dönemlerin koşullarıdır öncelikle. Toplumun o dönemki sosyolojik özellikleri, sosyal ve bilimsel gelişmeler, yönetim şekilleri, yaşam koşulları, özgürlükler ve yasaklar gibi birçok etken sanat akımları üzerinde etkili olmuşlardır. Her sanat akımı, bir öncekine tepki niteliğinde doğmuş, ve bir önceki akımdan farklı özellikler barındıran akımlardır. Bu sanat akımları nelermiş, gelin hep birlikte bakalım…
Natüralizm: Güzel sanatlarda ışık-gölge, oranlar, renk değerleri ve karakteri yansıtma anlayışıdır. Bu anlayıştaki bir eser, doğayı detaylarıyla içine alır. Natüralizm’de doğaya mümkün olduğunca sadık kalınır. 19. yy peyzaj resmi natüralizmi çok kullanmıştır. Jean-Baptiste Camille Corot, Alfred Sisley, Camille Pissaro, Claude Monet izlenimcilik öncesi yapıtlarında doğalcılığın izlerini taşırlar.
Romantizm: Romantizm yalnız efsanevi, antik ve dinsel ortaçağ konularının değerlendirildiği bir anlayış olup, özellikle resimde değişik teknik değerler göstermektedir. Konuları daha çok duygusal yönden ele alırlar. Edebiyat, müzik ve şiirde de etkili olmuştur. Genellikle manzara ve toplum yaşantısını ele alan bu gurubun ressamları, doğa ve insan sevgisini belirtmeye çalışırlar.
Empresyonizm (İzlenimcilik): Avrupa resminde ilk olarak geleneksel resimden ayrılmayı başaran ve Rönesans’tan beri izlenilen atölye resminin siyah-beyaz, ışık-gölge ve bilimsel perspektif kurallarının çözülmesine başlangıç olan sanat akımıdır. Bu akım 1877’ de Paris’te doğmuştur. Bu sanat akımı, doğadan alınan izlenimleri güneşin yedi rengi ile boyama anlayışına dayanır. Çizgi ve resim inşası ortadan kalkmış ve renklerle izlenimler, karalama fırça notları olarak tuvale aktarılmaya başlanmıştır. Bu akım bundan sonraki birçok akım için hareket kaynağı olmuştur. Bu sanat akımının temsilcileri atölye çalışmalarından çok açık havada çalışmaya önem vermişlerdir. Çünkü aradıkları canlı ve temiz renkleri açık havada bulmuşlar, koyu ve karanlık renklere resimlerinde yer vermemişlerdir. Bu sanat akımının temsilcileri; Claude Monet, Camille Pissarro, Pierre Auguste Renoir, Alfred Sisley, Berthe Morisot, Armand Guillaumin, Jean-Frederic Bazille gibi isimlerdir.
Realizm (Gerçekçilik): 1839 yılında ortaya çıkan Realizm, konu ve üslup bakımından yaşamı ve doğayı olduğu gibi yansıtma, biçimleme anlayışıdır. Toplumun yaşamını gerçek boyutlarıyla ortaya sermektir. Realizm anlayışı içinde doğadaki oranlar, plastik değerler, renk ve ışık değerleri aynen yansıtılmaya çalışılır.
Fütürizm (Dinamizm-hareket): 1909’da İtalya’da önce şiir de sonra resimde ortaya çıkan akımdır. Sanat akımının ortaya çıkış nedeni, geçmiş ve geleneksel görüşleri reddetmektir. Fütürizmde yapılmak istenen şey; evrendeki hareketin bir anını resmetmek değil, hareketin kendini duyurmaktır. Bu akıma göre her şey hareket halindedir ve değişmektedir. Neredeyse tüm sanat dallarında takipçisi olan fütürist sanat örnekleri ürün tasarımında, modada ve gastronomide de görülür. En önemli temsilcileri arasında Hugo Ball, Max Ernst, Marcel Duchamp, George Grosz, Jean Arp, Tristan Tzara ve Kurt Schwitters bulunur.
Puvantilizm (Noktacılık): Neo-empresyonizm (yeni izlenimcilik) diye de sanat tarihine geçmiş olan bu akım Empresyonist görüşlerin etkisinde kalır ve bir bakıma da onun devamı sayılır. Puvantilistler bilimsel metotlarla renk karışımını uygulamışlardır. Amaç göz yolu ile renk karışımını sağlamaktır. Bu akımın sanatçıları renkleri paletlerinde karıştırmayıp direk tuval üzerinde noktalar halinde koyarak çalışıyorlardı. Temsilcileri arasında Georges Seurat ve Paul Signac gibi isimler yer alır.
Postempersyonizm (Art izlenimcilik): Empresyonizm akımının etkisinde kalan fakat onun sınırlı kurallarına bağlanmayan sanatçıların yoludur. Empresyonizmin ışık renkleri ile atmosfer oyunlarına önem vermeyerek, eşyayı sağlam bir inşa içinde göstermek isteyen ve güneş renkleri ile yetinmeyerek bütün renkleri paletlerine alan ve doğayı yeniden biçimleyen ressamlardır. Sanatçının kendi mizacını da resmin konusu içine alan bir akımdır. Temsilcileri; Paul Cezanne, Georges Seurat, Paul Gauguin, Vincent van Gogh, Henri de Toulouse-Lautrec gibi sanatçılardır.
Fovizm (Yırtıcılık): Resimlerinde renkler birbirlerine hemen hemen hiç karışmamış, biçimlerde de derinlik yoktur. Bir tabloya bakarken onun neyi göstermek istediğini unutmak gerekir şeklinde bir görüşe sahiptirler. Temsilcileri; Henri Matisse, Andre Derain, Maurice de Vlaminck, Raoul Dufy, Georges Braque, Albert Marquet
Kübizm: Picasso ve Braque’nın çalışmalarının etkisinde adlandırılan bir sanattır. Kübizm, doğa görünüşlerini geometrik bir parçalamaya tabi tutup, tablo yüzeyini doğa unsurlarından kurtararak yeniden inşa etme amacını güder. Sanatın doğayı taklit etmesi anlayışına ve klasik formlara karşı çıkan kübistlerdir. Bu hareketin ortaya çıkış nedenleri Cezanne’nin her cismi bir koni, silindir, prizma gibi üç boyutu olan geometrik oylum üzerine oturtmak amacıdır. Bu sanat akımın temsilcileri, empresyonizmdeki renk oyunları yerine varlıkların geometrik biçimlerini ön plana alıyorlardı. En ünlü temsilcileri; Pablo Picasso, Juan Gris, Fernand Léger, Georges Braque, Jacques Limpchitz, Aleksander Archipenko gibi isimlerdir.
Ekspersyonizm (Anlatımcılık): Ekspersyonizm bir hayat anlayışı, bir dünya görüşüdür. Fakat bu görüşte önemli olan ruh durumudur. Doğa ikinci planda kalır. Ekspresyonizm, nesnelerin göründüğü gibi olmadığını, sanatçıda bıraktığı etkinin esere aktarılması gerektiğini savunur. Kadın figürleri, insan yüzleri çirkinleştirilerek çizilmiştir. Ekspresyonizmin temsilcilerine; Edward Munch, Oscar Kokoschka, Ernst Ludwig Kirchner, Ernst Barlach, Georg Kaiser, Ernst Toller, Franz Kafka, August Stramm ve Ernst Stadler örnek verilebilir.
Orfizm: Kübizmin bir kolu olan, renge ve renk uyumuna önem veren sanat anlayışıdır. Delaunay’ın resimlerinde, Picasso ve Brague kübizminin aşıldığı, şiirli ve müzikli bir anlatıma varıldığı açıklanmıştır. Bu sanatçı ve akımın özelliği; izlenimcilerin saf renklerine bağlı olup, Seurat’ın yaratıcılığının da beğenilmesidir. Orfizmin en önemli temsilcileri Robert Delaunay, Fernand Léger, Francis Picabia ve Marcel Duchamp idi. Ayrıca Delaunay ve karısı Sonia müziğe yaklaşma çabasıyla, gözle görünenin soyut renk uyumlarına dönüştürülmesi konusunda çalışmışlardır.
Soyut Sanat (Abstrakte): Doğa görüntülerine bağlı olmayan bu sanat akımı, 20. yy’ın resim ve heykel anlayışında yeni bir dünya görüşüdür. Soyut sanat, eşya, doğa ve canlıların görünüşlerinden faydalanmayı reddedip; resimde renk, çizgi ve düzlemleri düzenleyerek bunlarla heyecan verici kompozisyonlara ulaşmayı amaçlar. Bu akımın öncü sanatçıları Kandinsky ve Mondrian’dır.
Dadaizm: Birinci Dünya Savaşı sonucu olarak Fransızca’daki “tahta at” kelimesinden alınmış bir sanat akımıdır. Bu akımın amacı sanat değildir. Dadacılar; kağıt, tahta vb malzemeleri yapıştırarak kolaj türü çalışılmalar yapıyorlardı. Bu akımın en ilginç yanı; sanata karşı bir sanat akımı olmasıdır. Dadaistlerin tek amacı saldırmak, kızdırmak, olmayacak şeyler yapıp insanlık adına yapılan soytarılıkları parça parça etmekti. Bu hareket daha sonraki sürrealist akıma zemin olmuştur. En önemli temsilcileri arasında Hugo Ball, Max Ernst, Marcel Duchamp, George Grosz, Jean Arp, Tristan Tzara ve Kurt Schwitters bulunur.
Sembolizm: Fransa‘da 1880 yıllarında önce edebiyatta, sonra resimde ortaya çıkmıştır. Düşünceyi sembollerle ifade etmeyi deneyen bir sanat akımıdır. Dini ve mistik öğelere ağırlıklı olarak yer verir.
Pop-Art: Popüler sanatın kısaltılmış adıdır. Pop-art ismi 1954’te İngiliz sanat eleştirmeni Lawrence Alloway tarafından kullanılmıştır. 1960’lardan bu yana İngiltere ve Amerika’da ayrı ayrı doğup gelişmiş bir sanat akımıdır. Özellikle Amerika’da günümüzün en yaygın anlayışıdır. Pop-art, Dadacıların kolajlarından tutun da kendinden önceki öncü akımları adeta yeniden fakat daha kuvvetle canlandırmakta ve sürdürmektedir. Bu akım sanatçıları, endüstri ürünü artıklarından gazete parçalarına, insan ile diğer canlı ve eşyalardan alınmış mulajlardan, hazır doğa nesnelerine kadar ne bulunursa kullanmış ve bir sanat yapıtı olarak sunmuşlardır. Pop-art gerçek ile görüntünün farkını çarpıcı bir biçimde ortaya koyar ve makineleşmiş hazırcı insanı eleştirir. Pop-art teknikleri içinde şablonlar, boya tabancası, baskı resimler, ipek baskının tuval resminde kullanılması vardır. Amerikalı Pop-art sanatçıları; Lichtenstein, Warhol. İngiliz Pop-art’çılar; Paolozzi, Hamilton, Peter Blake, Allan Jhones.
Op-Art: Bu sanat akımının ortaya çıkış nedeni Lekecilik ve hareket resmine karşı oluştur. Bu anlayışta, sanat yapıtını kurallarla bilimsel olarak düzenleme önem kazandı. Josef Albers ile Vasarely’nin temsil ettiği Op-art, optik aldatmalara dayanan çalışmalara sahiptir. Ve resim sanatına, aldatıcı bilimsel perspektif resmine itibar etmeyen yeni bir optik görüntü getirmiştir. Bridget Riley, Victor Vasarely ve Richard Anuszkiewicz en önemli op sanatçılarından üçüdür.
Sürrealizm (Gerçeküstücülük): Sürrealist ressamlar, doğanın mantıki görünüşünü değil, insanın bilinçaltında ve rüyalarındaki dünyasını göstermek istemiştir. 1924’te Andre Breton tarafından ortaya atılmıştır. Edebiyat ve resim alanında eser vermiştir. Sürrealist eserlerde, gerçek ve gerçekdışı iç içedir. Bilinçdışı gerçekler, tutarlı bir bütünlük taşımadan aktarılır. En önemli temsilcileri arasında Salvador Dali, Paul Eluard, Louis Aragon, Andre Breton, Federico Garcia Lorca ve Philippe Soupault yer alır.
Okumaktan keyif alacağınız Kültür & Sanat kitapları n11.com’da sizleri bekliyor.