İzmir’de her zaman yolunuzun düşmeyeceği bir yer olsa da, yolunuzu düşürmek için özel çaba harcamanın değeceği bir yer burası! Tipki bizim yaptığımız gibi! Daha önceden kulağımıza çalınan ve listemizde yer alan Yenişehir’deki Konya Mandırası Kahvaltı Salonu’na sonunda gittik. Kemeraltı’nda yıllardır müdavimi olduğumuz Yoğurtcu Hasan’a benzeyen tarzıyla burası da kaliteli ürünleriyle çok özel bir yer.
Kahvaltımızı söyledikten sonra Celal Değerli ile sohbet etme fırsatı buluyoruz. Babası tarafından 1961 yılında kurulmuş Konya Mandırası’nda sadece kahvaltı veriyorlar. Tek bir şeyle özelleşmiş yerler her zaman favorimiz, çok çeşitli ama vasat ürünler olacağına dükkanın bir şeyi en iyi olsun, sade olsun fark etmez. Burada, büyük serpme kahvaltıların aksine, her şeyin porsiyonunu ayarlayabiliyorsunuz, böylece yiyebileceğiniz kadarını sipariş etmiş oluyorsunuz. 9 yaşında beri burada olan Celal Bey bunu “Hem müşteriyi üzmüyoruz hem cebini üzmüyoruz.” diyerek açıklıyor.
Ürünler gerçekten leziz, tedarikçileri özenle seçmişler. Celal Bey, kendi damak zevkine uymayan ürünü kesinlikle kullanmıyor. Bal kaymak çoğu insanın kahvaltıdaki favorisidir. Ancak buradaki bal kaymak farklı, kesinlikle çok özel. Kaymağı kendileri üretiyorlar. Kaymağın en iyi arkadaşı balı da Marmara bölgesinden getirtiyorlar, çok lezzetli. Tereyağı Trabzon’dan, zeytinleri Akhisar’dan getirtiyorlar. Reçeller ise çeşidine göre değişiyor. Antalya’dan Trabzon’a kadar farklı bölgelerden reçel geliyor. Peynir tabağında karışık olarak Ezine ve İzmir Tulumu sunuluyor. Sucukta iki marka kullanıyorlar, müşteriler isteğine göre marka seçimi yapabiliyorlar. Ege Tire ya da Afyon’un Kocaşaban Cumhuriyet sucuğunu tercih edebilirsiniz. Salatalık ve domates söğüş yapılıyor. Her gün taze olarak geliyor. Yumurtaları sucuklu, pastırmalı, peynirli ve kavurmalı olarak sipariş edebiliyorsunuz. Menüde tabi ki menemen de var. O güzelim mısır ekmeğini kah yumurtamıza bandırıyoruz kah üstüne kaymak ve balı boca ederek tadını çıkarıyoruz.
Burada sabah 6’ dan akşam 6’ya kadar kahvaltı servisi var. Cumartesi ve Pazar günlerinin diğer günlere nazaran çok daha yoğun olduğunu öğreniyoruz.
Biraz da eskileri konuşuyoruz. Eskiden ürünlerin şimdikinden ne kadar farklı ve doğal olduğunu anlatıyor Celal Bey, yüzündeki hüznü fark ediyoruz. Üreticilerin ticari kaygı gütmelerinden bahsediyor. Kendi deyimiyle eskiden kara sığır tarlaları varmış. Onların sütünden yaptıkları yoğurt bambaşka olurmuş. İlkel sistemle, bakır kazana koydukları sütü, odun ateşinde, elle karıştırırlarmış. Yoğurdu böyle elde ederlermiş. Şimdi ineklerden 25-30 kilogram süt elde edildiğini, eskiden bu miktarın ancak 5-6 kilogram olduğunu söyleyip, aradaki farka dikkat çekiyor.
Mekânın isminden de anlaşılacağı gibi aslen Konyalılar. Bayramlarda köye gittiklerinde arkadaşlarının denemelerine şahit olmuş. Bir alana suni bir alana normal biber eken arkadaşları, aradaki bariz farkı onla paylaşmış. Suni gübreyle 100 kilogram, normal gübreyle 10 kilogram biber elde edebildiklerini öğrenmiş. “Buna üzülüyorum işte, üretici de suniyi tercih ediyor haliyle. Eski domateslerin kokusunu sana anlatamam.” diyor ve açıklıyor. Eskiden dedeleri, domatesleri toplayıp kuruturlarmış. Daha sonra bir küpün içinde çekirdekleri saklarlarmış. Mevsimi gelince çıkarıp, küçük toprağın içine dikerlermiş. Buradan aldıkları küçük fideleri oradan çıkarıp tekrar toprağa dikerlermiş. “Eskiden böyleydi işte.” diyor. Şimdi ise çekirdekten domates elde etmek hayli zor.
Günün ilk öğününü kaliteli ürünler ve çok şey öğrendiğimiz tatlı bir sohbetle geçirdikten sonra, günümüze devam ediyoruz. Burayı mutlaka denemenizi öneriyoruz. Kahvaltıdan sonra, burada kullanılan ürünlerden istediklerinizi satın da alabilirsiniz.
Konya Mandırası Adres: 1138 Sok. Yenişehir, İzmir
Konya Mandırası Telefon: 0232 433 00 15
Bu yazı Gökçe Ersoy’un katkıları ile hazırlanmıştır.