Danimarka’nın başkenti Kopenhag’dan kısa bir tren yolculuğu veya uzun ama keyifli bir bisiklet turu uzaktaki bir şehir Roskilde. Trenle gelirseniz şehrin tarihine daha ilk andan tanık olmaya başlayabilirsiniz, zira Roskilde garı Danimarka’nın en eski tren garıymış. İlk tren seferi 1847 yılında Roskilde-Kopenhag arasında yapılmış.
Roskilde, Kopenhag’dan önce bir süre Danimarka’nın başkentiymiş. Tarihi Vikinglere dayansa da şehir, her yaz yapılan dev Roskilde Festivali sayesinde biliniyor günümüzde. Danimarka gezinizde bir kaç gün ayırabileceğiniz, festivale geldiyseniz de şehrin güzelliklerini görmeden geçmemeniz gereken bir yer.
Eski şehir kısmı filmlerden fırlamış gibi, arnavut kaldırımlı sokakları, renkli binaları, minicik dükkanları ile oldukça eğlenceli.
Roskilde’de gezilmesi gereken en önemli yer St. Luke Katedrali, diğer bir deyişle Roskilde Katedrali. UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan bir yer. Gotik tarzda yapılmış bu katedral oldukça görkemli, Danimarka’daki en büyük katedral. İçerisinde Danimarka Kraliyet ailesine ait 39 tane mezar bulunuyor. Bu mezarları bir müzedeymişsiniz gibi gezebilirsiniz. Her bir mezarın ayrı bir heykel işçiliği var.
Katedralin hemen yanındaki Stændertorvet Meydanı hem gelen geçeni izleyebileceğiniz keyifli bir yer hem de Çarşamba ve Cumartesi günleri pazarın kurulduğu alan. Özellikle ikinci el kıyafet satan tezgahları gezmek oldukça eğlenceli. Neredeyse giyilmemiş kıyafetleri çok ucuza satın alabilirsiniz bu pazardan.
Bu meydanın etrafında ayrıca şehrin diğer önemli yapıları olan eski belediye binası ve eski Kraliyet Sarayı bulunuyor. Kraliyet sarayı günümüzde Çağdaş Sanat Müzesi olarak kullanılıyor. Roskilde’de geçireceğiniz zamana göre bu binaları da gezebilirsiniz.
Roskilde’nin olmazsa olmazlarından biri de sahilde yer alan Viking Gemisi Müzesi. Özellikle Vikingler fanları için harika bir yer. 11. yüzyıldan kalma 5 adet Viking gemisi sergileniyor bu müzede. Bu gemiler Danimarka fiyordlarından çıkartılmış. Vaktiyle şehrin önünde bir set oluşturması amacıyla özel olarak batırılmışlar. Müzenin tersanesinde bu gemilerin sonradan yapılma bir örneğini gezebilir, hatta yeni inşa edilen gemilerin yapımına da tanık olabilirsiniz. İskandinavya’nın Viking atmosferini hissetmek için oldukça uygun bir yer bu müze.
Viking atmosferini yaşamak için güzel bir yer de Skjoldungernes Land Milli Parkı. Buz Çağı, Demir Çağı ve Vikinler dönemine ait oluşumları görebileceğiniz dev bir park alanı burası.
Enteresan bir başka müze ise 2016 yılında açılan Ragnarock Müzesi. Bir kaç yıl önce açılan bu müze pop, rock ve gençliğe adanmış! Eski çimento fabrikalarının griliği içinde altın rengiyle parlayan çılgın binası sayesinde daha içeri girmeden etkilenmeye başlayabileceğiniz bir yer burası. İçeriye girdikten sonra ise sizi müzik tarihi, dans ve eğlence bekliyor. Roskilde gibi bir müzik şehrine böyle bir müze çok yakışmış.
Gelelim Roskilde Festivali’ne. Neredeyse 50 yıllık bir tarihe sahip bu festival. Günümüzde yaklaşık 130.000 kişinin katıldığı festival, ilk olarak 1971 yılında, Woodstock Festivali’ne özenen iki lise öğrencisinin çabaları ile düzenlenmiş. Yıllar içinde festival inanılmaz şekilde büyümüş. Öyle bir hale gelmiş ki 1995 yılında festival alanına özel tren garı bile yapılmış. Dile kolay, 8 gün süren, 150 grubun katıldığı bir festivalden bu! Üstelik festivalde sadece 50 kadrolu personel çalışıyor, kalan 33.000 görevli gönüllülerden oluşuyor!
Roskilde için son önerim ise bisiklet kiralayıp tur yapmanız. Danimarka gibi bir bisiklet şehrinde trafikten çekinmeden, güven içinde bisiklet sürmenin keyfini yaşayabilirsiniz. Yeşilin, doğanın, sakinliğin tadına varacaksınız. Bisiklet için tanımlanmış 20-30 km’lik rotalar da var. Üstelik Danimarka dünyanın en düz ülkelerinden biri olduğu için sizi zorlayacak yokuşlar da olmayacak.